10 Şubat 2015 Salı
Pırlanta'nın Tarihçesi
Pırlanta'nın Tarihçesi
Pırlanta değeri kadar ihtişamı ve göz alıcılığı ile de mücevherler arasında her zaman ön planda olan bir taştır. Altın bir yüzüğün ucunda duran bu parlak taşın aslında neredeyse Dünyamızla aynı yaşta olduğunu biliyormuydunuz?
Doğada bulunan hali Elmas olarak adlandırılan bu değerli mücevher, işlenip kesim işlemine tabi tutulduktan sonra Pırlanta olarak adlandırılmaktadır. Yüksek ısı ve basınçlı ortamda saf karbondan oluşan elmas madeninin yanardağların püskürttüğü lavlar ve yer kabuğunda meydana gelen depremler ile yer yüzüne kadar ulaştığı tahmin edilmektedir. Elmasın orjinal olarak bulunduğu yapı ise Kimberlit kayaları dır.
İlk pırlanta M.Ö. 2500-3000 yılları arasında Hindistan'da bulunmuştur. Parlaklığı ve sert yapısı sebebiyle öncelikle kutsal taş olarak adlandırılan elmas daha sonra Hindistanlı tüccarlar vasıtasıyla Avrupa ile tanıştırılmış ve Avrupa'da da hastalıkları iyileştirdiğine inanılmıştır.
İlk defa Macar kraliçesinin tacını süslemek için kullanılan elmas yavaş yavaş değerli bir taş olarak anılmaya başlamıştır. Avusturya arşidükü nün nişan yüzüğünde elmas taş kullanması ile birlikte elmas taşlı yüzükler ve evlilik teklifleri ile nişan merasimlerinde taşlı yüzük kullanılma geleneği de başlamış oldu.
1853 yılında Brezilya'da ve 1866 yılında Güney Afrika'da ilk elmas taşlar bulundu. Dünya'da bulunan en büyük elmas ise 3106 Karat olarak Güney Afrika'da bulundu.
En genci 900 milyon yaşında olan bu nadide taş bilinen en sert maddedir. Bu sebeple de bir elması sadece başka bir elmas kesebilmektedir. Doğada her renkte bulunabilen elmasın en az görüldüğü renk ise kırmızıdır.